NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَنْبَسَةُ
حَدَّثَنَا
يُونُسُ عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ
أَخْبَرَنِي
يَزِيدُ بْنُ
هُرْمُزَ
أَنَّ
نَجْدَةَ
الْحَرُورِيَّ
حِينَ حَجَّ
فِي فِتْنَةِ
ابْنِ
الزُّبَيْرِ
أَرْسَلَ
إِلَى ابْنِ
عَبَّاسٍ
يَسْأَلُهُ عَنْ
سَهْمِ ذِي
الْقُرْبَى
وَيَقُولُ
لِمَنْ
تَرَاهُ
قَالَ ابْنُ
عَبَّاسٍ
لِقُرْبَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَسَمَهُ
لَهُمْ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَقَدْ كَانَ
عُمَرُ
عَرَضَ
عَلَيْنَا
مِنْ ذَلِكَ
عَرْضًا رَأَيْنَاهُ
دُونَ
حَقِّنَا
فَرَدَدْنَاهُ
عَلَيْهِ
وَأَبَيْنَا
أَنْ
نَقْبَلَهُ
Yezid b. Hûrmûz (şöyle)
demiştir:
Necdet-ûl Harûrî İbn
Zübeyr'in (Haccac-ı zalimle olan) savaşı sırasında Hacca gitmişti de İbn
Abbâs'a (birini) göndererek (Hz. Nebi'nin) yakınlann(ın) payını sordu ve (şimdi)
bu pay'ın kime ait olduğu görüşünidesin? dedi.
İbn Abbas (r.a) da: (Ben
bu pay'ın yine) Rasûlullah (s.a.v.)'in (sağlığında) bu hisseyi kendilerine
verdiği yakınlarına ait (olduğu inancındayım) Nitekim Hz. Ömer'de bu hisse'den
(Hz. Nebi'nin yakını olarak) bize (bir pay) vermişti. (Fakat) biz (Hz. Ömer'in
verdiği) bu payı hakkımızdan az bulduğumuz için kendisine geri verdik ve
almaktan kaçındık.
İzah:
Nesâî, fey
Abdullahb. Zübeyr b.
Avvam'ın-(622-692 - l-73H.)sahabı babası cennetle müjdelenenlerdenaır. Anası
Ebu Bekir in kızı Esma'dır. Medine'de muhacirlerden ilk doğan çocuktur. Hz.
Peygamber O'na Abdullah adını verdi. İyi yetişti. Ashâb içinde hadis ve
fıkıhta alim olanlardan biridir. Hz. Osman tarafından kurulan Kur'an istinsah
(yazıp çoğaltma) heyetinde bulundu. İlmi kudreti yanında son derece cesur bir
zattı....
Hz. Osman'ı müdafaa
edenlerdendi. Cemel vakasında babası Zübeyr'in yanındaydı. Hz. Muaviye'nin
oğlu Yezid, halife olunca Mekke'ye geçti. Hz. Hüseyin'in Kerbela faciasında
şehit edilmesinden sonra işe hız verdi. Ye-zid'in tayin ettiği adamları
hicazdan kovdu kendi namına hilafet ilan etti. Bu duruma kızan Yezid, üzerine
Müslüm b. Ukbe kumandasında büyük bir ordu gönderdi. Harra mevkiinde iki taraf
çatıştı. Medine Halkından ye As-habdan binlerce adam öldürüldü. Ordu Mekkeye
doğru yürüdü. Bu savaşlar sürüp gitti. 64 yılında Mekkede Abdullah muhasara
edildi. Bu sırada Yezid öldü. '64 gün süre muhasara esnasında Kabe harap olmuş
atılan taşlar bazı yerleri kırmıştı. Abdullah Kâbeyi tamir etti. Hicaz, Yemen,
Mısır, Irak, İran ve Horasan halkı Abdullah'a biat ederek onu halife tamdılar.
Dokuz yıl Mekke'de halifelik yaptı. Mısır'ın bir kısmıyla Suriye Emeviler'in
elinde kalmıştı Mervân b. Abdülmelik hilafet makamına geçince; önce Irak'a
asker göndererek orada İbn Zübeyr'in kardeşini ortadan kaldırdı. Sonra her tarafa
dehşet saçan Haccacı Mekke'ye gönderdi. Haccac hicretin yetmiş ikinci (72)
yılında Mekke'yi kuşattı. Mancınıkla şehri ve Ka'beyi taşa tuttu. Muhasara 6,5
ay sürdü. Abdullah'ın etrafındakiler dağılmaya başladılar. Fakat o devam
azmindeydi atılan bir taşla alnından yaralandı. Haccac'ın askerleri ..üzerine
atılıp kendisini şehit ettiler.[Keskioğlu Osman, İslâmi Bilgiler Ansiklopedisi
1, 40-41.]
Metinde geçen Hz.
İbn-Zübeyr olayından maksat hicretin yetmiş ikinci yılında şehit olmasıyla
neticelenen Haccac-ı zalimle yaptığı savaştır.
Hz. Abbas'ın
ganimetlerden ayrılan beşte bir hissesinin bir kısmının yine Hz. Nebi
zamanında olduğu gibi Hz. Nebiin yakınlarına verilmesi görüşünde olmasına
karşılık, Hz. Ömer'in halifeliği döneminde bu payı onlara vermemesinin sebebi,
Hz. Abbas'ın bu payın Hz. Nebiin yakınlarının hakkı olduğuna inanırken, Hz.
Ömer'in bu payın onların değişmez hakkı olmadığı, fakat bu payın onlara da
verebileceği görüşünde olmasıdır.
Hz. Ömer, bu payın da
zekat gibi verilmesi caiz olan sınıflardan en fazla muhtaç durumunda olanına
verilebileceğine inandığı için, kendi .devrinde ondan Hz. Nebiin yakınlarına az
bir hisse vermiş, kalanını da onlardan daha muhtaç durumda olanlara vermiştir.
Hz. İbn Abbas' (r.a)
ise, ganimetlerden ayrılan beşte bir hissenin beşte birinin, mutlaka Hz. Nebiin
yakınlarının hakkı olduğuna inandığı için Hz. Ömer'in bu paydan gönderdiği bir
miktar payı humusun beşte birinden eksik olduğu gerekçesiyle kabul etmemiştir.
Görülüyor ki, bu iki
büyük sahabi arasındaki ihtilaf, sadece aralarındaki ictihâd farkından
doğmaktadır. Hanefi ulemasjnın bu mevzudaki görüşünü 2979 numaralı hadisin
şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lu-züm görmedik.